ALTIN
 4.297,56
DOLAR
 39,7257
STERLİN
53,5046
EURO
 45,8826

15 Temmuz 2016 da işte tam olarak öyle bir geceydi.

O gece yaşananlar, sabaha karşı atılan manşetlerden, ekranlara yansıyan görüntülerden ve sosyal medyadaki çığlıklardan çok daha derindi.
Kimilerine göre bir "kumpas", kimilerine göre ise bir milletin yeniden şahlanışıydı.
Bir taraf “tiyatro” dedi, bir taraf “destan”…
Ama asıl soru şu: Gerçekte ne yaşadık?
Gerçek olan şu ki: O gece tanklar sokağa indi. Boğaz köprüsünde siviller hedef alındı. Meclis bombalandı. TRT ekranlarında bir darbe bildirisi okundu. Ve bu ülkenin binlerce vatandaşı, hiçbir silahı olmadan, hiçbir hesap gütmeden, sokaklara döküldü.

İşte o an, neyin kurgu neyin hakikat olduğu tartışmalarını bir kenara bırakıp şu gerçeğe bakmak gerek:
251 insan hayatını kaybetti. Binlerce kişi gazi oldu. O an, o meydanlarda ölümüne yürüyenler herhangi bir senaryonun parçası değildi. Onlar, inandıkları vatan için, sevdikleri için oradaydı.
Fakat bu da bir gerçek ki, 15 Temmuz’un sabahına uyanan Türkiye, o gecenin ruhunu zamanla kaybetmeye başladı.
Şeffaflık bekleyenler sustu. Suistimaller arttı. “FETÖ ile mücadele” adı altında haksızlığa uğrayan masumlar da oldu.
Ve zamanla 15 Temmuz’un kutsallığı, bazı çevrelerce sadece bir “siyasi araç” olarak kullanılmaya başlandı.

Bu noktada toplum ikiye ayrıldı:
Bir taraf, her şeyi sorgusuz sualsiz bir “destan” olarak kabul etti.
Diğer taraf ise her şeyi bir “oyun” olarak görüp inkâr etti.
Oysa gerçek, tam da bu iki ucun arasında bir yerlerdeydi.
Evet, darbe girişimi gerçekti. Evet, hainler silah kuşanmıştı. Ama evet, bu süreç sonrasında yaşanan birçok şey de sorgulanmalıydı.

Çünkü sadece darbecilere karşı çıkmak değil, vatanı her koşulda savunmak bir erdemdir.

Bugün hâlâ o geceye dair kafalarda sorular varsa, bunun nedeni sadece o gecenin karmaşıklığı değil, o geceden sonra yaşananların flu olmasıdır.

15 Temmuz bir milattı belki. Ama milat olmak, sürekli “unutmayın” demekle değil; o geceden ders çıkarmakla mümkündür.

Vatanı kurtarmakla değil,Vatanı  yaşatmakla mümkündür.

Şimdi aradan yıllar geçti.
Her yıl dönümünde aynı görüntüler, aynı sözler, aynı manşetler…
Ama içimizde hâlâ eksik kalan bir şey var: O gecenin ruhunu anlayabilmek.
Ne sadece hamasetle, ne de sadece şüpheyle…

15 Temmuz’un gerçek anlamını anlamak için önce şunu kabul etmeliyiz:
Bu millet o gece sokaklara çıkarken bir senaryoya değil, vicdanına koştu.
Evet, o gece birileri belki hesaplar yaptı. Belki arka planda görünmeyen dengeler iş başındaydı.

Ama halk, hiçbir planın parçası olmadı.
Ve o yüzden bu halk, o gecenin en büyük kahramanıdır.

Tarih, o geceyi nasıl yazar bilinmez. Ama biz bugünü nasıl yaşarsak, o geceyi de öyle hatırlayacağız.

Ne abartarak, ne küçümseyerek…

Sadece hakkını vererek...

Vesselam...

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.